Başımıza Gelen Zararların ve Sıkıntıların Kaldırılması
Enam, Yunus ve Zümer surelerinde Bismillah, Ve in yemseskellahu bi durrin fe la kaşife lehu illa hüve… Eğer Allahu teâlâ sana bir zarar dokundurursa onu Ondan başka açacak yoktur, buyuruyor. Ayette geçen durrin, zarar ve sıkıntı demektir. Bu sıkıntıları üzerimizden hiçbir kuvvetin kaldırmaya gücü yoktur. Cenabı hak sıkıntıları bazen sebepli bazen de direk olarak sebepsiz giderir. Bu kelime kuranımızda 74 kez geçer. Bu kadar çok teyit edilmesinden görüyoruz ki biz bu sıkıntıları sürekli yaşayacağız.
Rabbimiz ikşif fiili sıfatı 3 süredeki 3 ayette kaşife olarak geçer ki, zararı bizden kaldıran o zararı üzerimizden açıp gideren demektir. Mesela bir bulut geliyor. Bir saatin içinde bir metrekare toprağa 200 Metreküp civarında su iniyor. O bulutu açıp gideren ve oradan o zararın bitmesine hüküm veren rabbimizin kaşife fiili sıfatıdır.
Enbiya, Yasin, Yunus ve Fussilet surelerinde Bismillah, Ve izâ messel insâned durru deânâ. İnsana bir sıkıntı dokundu mu? Sıkıntıdan kurtulmak için bize dua eder, buyuruyor. Deânâ dediğimiz dua kelimesi kuranımızda 212 kere geçiyor. Duaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu tekraren teyit ediyor.
Yine Yunus suresinde bismillah ve in yuridke bi hayrin fe la radde li fadlihi.. bu ayette de buyuruluyor ki, Eğer sana rabbin bir hayır dilerse onun lütfünü engelleyebilecek yoktur. Yani sağda solda torpil bul, sağın solun elini öp bunların tamamı boştur. Rabbimiz o hayır gelecekse onu hiç kimse engelleyemez buyuruyor. Dönekiğe yalakalığa gerek yoktur.
Cenabı hak duayı 212 kez bize tekraren teyit ederken, 196 kez de o duaların karşılığında bize hayır vereceğini ifade ediyor. Arada sadece 16 ayet fark var ki o 16 ayette de artık takdir edilen o zararı biz bir şekilde yaşayacağız demektir. Mukadderatta yazılan asla yok olmaz ama duayla onun şiddetini ve bize vereceği sıkıntıyı azaltmış oluyoruz.
Cenabı hak buyuruyor ki, bu sana verdiklerimi korumaya ve sürdürmeye ancak benim gücüm yeter. Mesela bize sağlık verildi. Bunu biz korumuyoruz ki, Onu sürdürmek için seni sağlığını bozacak şeylerden ben uzak tutarım diyor Cenabı hak. Buna sadece rabbimizin gücü yetiyor. Eğer birisi Cenabı hakk'ın bize verdiği bu nimetleri elimizden almaya kalksa bunu elimizden almaya asla gücü yetmez. Ancak almışsa demek ki onun elimizden çıkması hükmolunmuştur.
Cenabı hakkın 99 esmasından biri olan El fettah (cc.)’dur. Bunu kuranımızda fetih suresi tamamlar ki fetih, üzerimizdeki sıkıntıyı gidermek, bir savaş içinde isek zafer elde etmek anlamlarını ifade eder. Bu fetih kelimesi Fetih suresinde 3 kez olmak üzere toplam 35 defa geçer. Buradan bize bir lutuf penceresi açılıyor. Üzerimizde zarar, musibet, hastalık veya ruhen ızdırap veren sıkıntı varsa 3 kez art arda fetih suresini okuyup ardından da bizzat peygamberimize ait Ya Rabbi okuduğum fetih suresi hürmetine rahmet kapılarını bana aç duasını 3-5-7-9-11 defa okuyacağız.
Yeri gelmişken belirtelim ki fetih suresini 6 yerde okuyarak onun hürmetine yararlanacağız.
1- Savaşta okunur. Komşuyla, akrabayla, aile içerisinde evlatlarla ebeveyn arasında iş yerindeki mesai arkadaşları arasında anlaşmazlıklar var ise önümüze çıkan bu engeller karşısında okunur. Mesela sınav bir engeldir ve biz sınava girecek öğrencilerimiz için okuyacağız.
2- Bir şeyin bereketinin artması için okunur. Bereket bir şeyin sayısı artması değildir. Diyelim ki evimize 1 kg pirinç aldık. 1kg pirinç 2 kğ olmaz. Onu yiyen kişinin sayısı artar. Yiyenlerin hepsi ondan şifa bulur, bereket budur.
3- Hazreti peygamberimizin mescide girerken bu duayı sürekli yaptığını Hazreti Aişe annemizden öğreniyoruz. Mescide ilk adımını atarken öncesinde salavat okur sonra o duayı yapardı. Çıkarken de yine aynı şekilde yapardı. Burada fetih suresini okumaya imkan yok ama duayı yapıp yine fetih suresine tevessül edeceğiz.
4- Bela ve fitne musibetlerinin hitam bulması için, sona ermesi için yine fetih suresini okuyup tevessül edeceğiz.
5- Bir nimet artmaya başlıyorsa ardından ağır bir fitne imtihanın geleceğinin de müjdecisidir. Nimetler artmaya başladığında o nimetlerin fitne olmaması için fetih suresini okuyup, onun hürmetine dua edeceğiz.
6- Yaşadığımız yerdeki insanların çoğunluğunun nefsi zevklerinden haz alıp ferahlanıp her türlü müzikal aletlerle sevinç çığlıkları arttığı zaman fitne imtihanı bulut gibi üzerimize gelir. Böyle zamanda tek başımıza bile olsak fetih suresini okuyarak dua edeceğiz. Rabbimiz tek bizim okumamızla bile belki oradaki fitne imtihanını el ikşif sıfatıyla kaldırır.
Duhan suresi, Muminun suresi ve Yunus suresi’nde Cenabı hak Bismillah, Rabbenekşif annel azabe inna mu’minun. Ey rabbimiz bizden bu azabı kaldır şüphe yok ki biz müminlerdeniz, buyurarak nasıl dua edeceğimizi tane tane öğretiyor. Bu duayı mümin olan imanı güçlü olan kişi yapacak. Yeri gelecek tek başımıza kalmış bile olsak biz yapacağız.
Denizlerde Alabora Musibetlerden kurtarılmak
Yunus, İsra, Ankebut ve Lokman surelerinde Bismillah, Andolsun ki, eğer bizi buradan kurtarırsan mutlaka şükredenlerden olacağız, buyuruyor. İşte bu duayı denizlerde alaboraya tutulan herkes yapıyor. Sığınacağı yer kalmayınca böyle dua eder diyor. Mineşşakirin, şükreden olacağım derken kurtulma ile şükür arasında bir ilişki var. Cenabı hak iki kelimenin birini öne, birini sonuna koymuş. Yani musibetlerin kahir ekseriyetinin nankörlükten şükürsüzlükten olduğunu görüyoruz. Necat kurtarılmak anlamlarına gelir. Kurtaran Cenabı hak, kurtulan musibeti yaşayan kişidir. Necat kelimesi kuranı kerimde 84 kez geçiyor. Demek ki nankör olup şükretmeyenler bu musibetleri yaşayarak o bedeli ödeyecektir.
Burada şükür ve hamd kelimelerinin kullanma yerlerini tekrar hatırlarsak; Gelen güzellik veya olumsuzluk umuma geliyorsa elhamdülillah diyeceğiz. Sadece bize ve ailemize geliyorsa çok şükür diyeceğiz. Önü musibet sonu iyi gelenlere de elhamdülillah çok şükür diyeceğiz.
Peygamber efendimiz (sav.) Cuma hutbesini okurken ashaptan bazıları Ya Rasulallah çok kuraklık var. Ne olur dua buyurun dediler. Efendimiz minberden inmeden dua buyurdu. Bir hafta sürekli yağmur yağdı. Aynı kişiler bir sonraki cuma günü tekrar gelip hutbe esnasında Ya Rasulallah o kadar çok yağmur yağdı ki hiçbir şeyimiz kalmadı. Bunun için bir dua yapıverseniz dediler. Hazreti peygamberimiz orada; Allah'ım etrafımıza yağdır üzerimize değil. Allah'ım dağlara, tepelere vadilere ve ormanlara yağdır diye dua etti. Hazreti peygamberimiz ve sahabe efendilerimiz camiden çıkmadan gökyüzü açılıp bulutlar hızla peygamberimizin işaret buyurduğu alanlara akmaya başladı.
Musibetlerden sığınmak gayesiyle yapılan dualarımızda avuçlarımızın içi aşağıya bakar bu sünnettir. Hazreti aişe (ra.) annemiz anlatırlar ki, Hava şiddetli, rüzgarlı ve bulutlu olduğu zamanlar Peygamberimizin (sav.) rengi değişir, üzerinde gamlı sıkıntılı bir hal hakim olurdu. Ben ya resulallah niye tedirginsiniz diye sorardım. Ümmetime musallat kılınacak bir azab olmasından korkuyorum, buyururdu, diyor.
Cenabı hak Peygamber efendimizin vefatından sonra çoğunluğun istiğfar etmesi şartı ile ümmeti olarak bizlere de bu ikramı devam ettiriyor. Peygamberimiz hürmetine gelecek musibeti çoğunluğun istiğfar ettiği o mahalin üzerinden kaldırılıyor. Müminlerin kalplerinde bulunan iman müminlerin bedenlerine azap çektirmeye manidir. Sahih hadis kitaplarımızın ikincisi olan müslim'de böyle geçer. 4 derstir anlattığımız depremin müminlere azap değil musibet olduğu bu hüküm ile net ve berrak açıklanmış oldu. Musibet azaptan çok farklıdır. Çünkü azapta Cenabı hakkın gazabı vardır. Musubet ise herkese verilir.
Enfal suresinde Bismillah, Ve me kanallahu li yuazzibehum ve ente fihim ve ma kanallahu muazzibehum ve hum yestağfirun. Ey habibim sen onların aralarında bulundukça Allahu teala onlara azap edecek ve onlar istiğfarda bulundukları halde Allahu teala onları azaplandırıcı değildir, buyuruyor. Yeter ki Müslümanlar Cenabı hakkın gazabı ilâhisine çarpılmamamaları için çoğunluğu istiğfar etsin. diyor,
Şimdi peygamberimiz vefat ettiğine göre onun yeryüzündeki temsilcileri olan velayet sahibi büyüklerimizin sıfatlarına göz atarsak görürüz ki evliya olmak veli olmak öyle kolay olmuyor.
1-Velayet sahibi zatlar gözyaşı ve istiğfarla eski günahlarını eritecek ve yeni günah işlemeyecek. Bu bir velayetin ilk adımıdır.
Peygamberimizin bereketi ile duamıza icabet olunur ise bulunduğumuz mahal ne kadar kalabalık olursa olsun herkes istifade eder. Bir milyonluk şehirde velayete ulaşan kişi bir kişi bile olsa bereket veli kişinin üzerine yağdırılsa o 1.000.000 kişi ondan istifade eder. O bir kişi, o bir şehre yeter. Ayetin derinliği bize bunu anlatır. Çünkü yeni resul gelmeyeceğiktir. İstiğfalarla velayete ulaşmış bir kişi manevi şemsiye olarak bir şehire yeter.
2- İbadetleri birbirini takip edecek ve hiç kesinti olmayacak. Bugün uyudum kaldım, kesinti oldu. Her şey biter, sıfıra döner.
3- İtatlarının çokluğu yani ibadetleri farzı sünneti nafile ibadeti o kadar çoğalacak ki, ihlasının fazlalığı sebebiyle Allah'a yakınlaşacak.
4- Rabbimiz teâlâ da rahmetiyle lütuf ve ihsanıyla onu kendine yakınlaştırdığında o kişide velilik tahakkuk eder. Burada yaklaşma ve yakınlaşma kelimeleri geçiyor. Kullar Allah'a yaklaşmaz, yakınlaşır. Yaklaşma fiziken olur. Yakınlaşma ise kalbin irtifa yapıp gafletten oluşmuş aradaki bulutu yok etmesidir. Bunun adı yakınlaşmadır. Bu yakınlaşmadan sonra rabbimiz o kulu korumasına alır. Her türlü günahtan korur. Günah meclislerine gitmesinin önünü keser. İşte velayete ermek, böyle kar gibi beyaz bir ikramdır. Velayet iddiasında bulunmak nefsin arzusunu yerine getirmektir. Asla ve asla caiz değildir. Bunları Fahrettin Razi Hazretleri buyuruyor. Cenabı hakkın lütfettiği o makamı kaybetmenin çoğu keramet makamında meydana gelir. Kişi kendini beğendiği anda 20 katlı binadan düşmüş gibi hiçbir şeyi kalmaz. Her şeyini kaybeder. Yani Cenabı hak bir kişiye sürekli keramet veriyorsa o kişi mutlaka korkup titremesi lazım diyor.
Hz. peygamberimizden sonra en yüksek dereceli zat Ebubekir Sıddık Efendimizdir. İkinin ikincisi denilerek ayette övülmüş başka bir sahabi yoktur. Ayşe annemize anlatıyor; Ebubekir Efendimiz ölüm zekâratı anında buyurdu ki, Benden sonra falan yerdeki arazimi 3 kardeş aranızda pay etmeyi seni vekil ediyorum dedi. Ayşe annemiz şöyle bir baktı, kardeşi var, kendi var babacığım biz iki kardeşiz 3.kim, dedi. Ebu Bekir efendimiz; Üvey annen hamile kendisinin haberi yok doğacak çocuğun da kız olacağını zannediyorum, dedi. Ve sonunda işaret buyurduğu gibi kız çocuk dünyaya geldi. İşte koskoca Ebubekir efendimizin tek kerameti budur.
Cenabı hak kişiyi sevdiği için veli olur. Yani kişi Allah'ı sevdiği için veli olmaz. Allah kişiyi sevdiği için veli olabilir. Cenabı hak onu sevdiği için veli olur ki bu sırdır. Hayatta hiç kimseye kesin velidir diyemeyiz. Veli olduğunu zannediyorum deriz. Cennetle müjdelenen 10 tane sahabenin veliliği kesindir. Onun dışında 11. kişinin veliliğinin kesinliği yoktur. Hiç kimsenin son nefesini bilemeyiz. İşte velayetin mührü de son haline bağlıdır.
İran kisrası Peygamberimize hediye olarak bir katır gönderilmişti. Hazreti peygamberimiz katıra bindi. Ardına da o zamanlar 12-13 yaşlarında olan yeğeni Hazreti Abdullah ibni Abbası bindirdi. Ey delikanlı sana birkaç kelime öğreteceğim. Allah'ın emir ve yasaklarına iyi dikkat ederek yaşa onu hiç aklından çıkartma ki, Allah da seni gözetip kollasın, isteyeceğinde Allah'tan iste yardım isteyeceğinde de yine Allah'tan yardım iste. Bilmiş ol ki, tüm insanlar sana bir konuda fayda vermek için bir araya gelse ancak Allahın yazdığı kadar sana fayda verebilirler. Eğer tüm insanlar sana zarar vermek için bir araya gelse ancak Allahın sana yazdığı kadar zarar verebilirler. Kader kalemleri kalkmış ve yazılan sahifeler kurumuştur, buyurdular.
Cenabı hakkın yardımı yedi alanda olur.
1- el mu’in (cc.) yardım eden, inam eden, yardım eden anlamına gelir. Ali imran suresinde Bismillah, belillahu mevlâkum ve huve hayrun nasirin. Sizin Mevlanız Allahu teâlâdır ve o yardımcıların en hayırlısıdır, buyuruyor.
2- el nasir, yardım eden bizi kurtaran anlamına gelir. Nasir kelimesi kuranımızda 158 kez geçer. Bazı çocuklarımızın adını nasrullah koyarız. İşte bu Nasir ismine atfen bunu koyarız.
Resulullah (sav.) Allahumme ente adudi ve nasiri bike ehulü. Allah'ım düşmanlara karşı yardımcım sensin diye dua ederdi. Peygamberimiz Cenabı hakkın nasirin sıfatıyla tevessül ederek rabbine yalvarırdı.
3- Avn, Kelimenin kökeni avn yardım etmek imdat etmek anlamına gelir. Kuranımızda 11 defa geçer. Avnı inayet Allah'ın yardımı, Avnı şeriat şeriatın yardımı demektir. Sultan Fatih Hazretleri’nin mahlası Avni’dir.
4- el müstean (cc.) kendinden yardım istenilen anlamına gelir. Kuranımızda iki yerde geçer. El müstean olan kelimesinden itikâdi anlamda maunet diye bir yer açılıyor. Muanet, Cenabı Allah'ın herhangi bir mümine yardım etmek üzere gerçekleştirdiği harikulade durumlardır. İşte depremlerde enkaz altında kalanları koruyan bu maunet sıfatıdır. Cenabı hak el müstean esmasının tecellisi olarak o muanet sıfatıyla fevkalade nimetler lütfeder.
Yine aynı kelimeden teavün, tesanüt ve muavenet dediğimiz kelimeler türer. Bu da insanların birbirleriyle veya gruplar halinde birbirlerine akıttıkları yardımlaşmanın adı da teavün tesanüd ve muavenettir. Medetkâr olan Cenabı hak zorlandığımız, sıkıştığımız hale imdat eder. Mansur olan Allah'u teala'nın yardımıyla o sıkıntıdan galip çıkmış, Muzaffer olmuş kişiye de bu yardımın ulaşmasından dolayı Mansur denir.
Hz. Ali Efendimiz Hayber savaşında bir yahudinin eline vurunca kalkanı düştü. O anda kalkan olarak kalenin kapısını kullandı. Fetih nasip oldu, Hayber fetholundu. Savaş bitince o kapıyı 10 tane sahabi kaldıramadıklarını anlatırlar. Hazreti Ali Efendimize sen bunu nasıl kaldırdın diye sordular. Hazret Ali efendimiz Allah'a yemin olsun ki ben hayberin kapısını Rabbani kuvvetiyle söküp attım buyurdular.
5-Fatiha suresinin beşinci ayetinde iyya kenesteayin, Yalnız senden medet dileriz, geçer ki başka hiçbir kuldan değil. Bazıları ilahlaştırır putlaştırır. Müslüman peygamberimiz dahil kimseyi ilahlaştırıp putlaştırmaz.
Bu nestain kelimesi kuranımızda 4 kez ayrıca her gün okuduğumuz kunut duasında geçer. Konut kelimesi de yine kuranımızda kanitin olarak geçer ve dua demektir. Kunutun dayanağı 8 surede geçen 12 ayettir. Cenabı hak bizim isteğimizi razı olarak veya razı olmayarak verdiğine de iane denir.
6- İstiâze, toplumumuzda Hazreti Ebubekir efendimizden beri tartışılan bir konudur. İstiâze enfal suresinde geçer. Cenabı hak Bismillah, Festeğisune rabbekum…Rabbinizden yardım istiyor ve yalvarıyordunuz diyor. Yine Araf suresinde Bismillah, Velillahil esma-ul hüsna feduhu… En güzel isimler Allah'ındır. Ona güzel isimleriyle dua edin, buyuruyor.
Başımızda hangi türlü sıkıntı olursa olsun Kuranı kerim'in bütün sureleri ve ayetlerini tevessül edebiliriz. Cenabı hakkın 99 esmasını işimize göre hangi esmadan yararlanmamız gerekiyorsa bunu zatına tevessül ederiz.
Bir örnek verelim; Diyelim ki sınavda çocuğumuz var, Ya Rabbi el fettah esma'yı şerifin hürmetine zatı tealana tevessül ediyorum sınavını ona kolaylaştır. Onun önündeki bilemediği engelleri kaldır. İşte bu bir dua kalıbıdır biz de yerine ve konusuna göre rabbimizin 99 esmasına tevessül ederiz.
Bir Müslüman Yetiş ya şeyhim gibi bir kelimeyi asla kullanmaz. Veli dostlarının hürmetine bana yardım et diye rabbimize imdat ederiz. Hazreti peygamberimiz Ey Allah'ın kulları, bana yardım edin, Ey Allah'ın kulları bana imdat edin desin, buyuruyor. Eğer bir kişi veli dostların hürmetine bana yardım ve imdad eyle demeyi bilemiyor ise ey Allah'ın kulları bana yardım edin desin. Orada imdadımızı duyacak melekler, müslüman cinler, bilmediğimiz veliler, ruhani varlıklar var.
7- Tevessül, tevessülü kendi başına 3 derste ancak anlatabilen bir konudur. Burada sadece 8 örnek vererek nasıl tevessül edeceğimizi anlayacağız.
1.Örnek, Adem aleyhisselam unutturarak işlediği hatadan sonra Ya Rabbi Muhammed hürmetine beni affet, diye dua etti. Halbuki ortada kendinden başka ikinci bir insan yoktu. Tevessüle inanmak istemeyenler hep bu hadisleri yıpratmaya çalıştılar. Halbu ki hadis konusunda en titiz olan büyüklerimizden Hafız Zehebi Hazretleri ki ezberinde 300.000 hadisi şerifi senetleriyle metinleriyle ravileri ile bilir. Bu zat bu hadisi şerifte zerre kadar bir tereddüt yoktur diyor. Tevessül edilen kişilerin dünyada yaşıyor olmaları şart değildir, işte burada görüyoruz. Adem aleyhisselam zamanında da peygamberimiz yoktu. Demek ki biz de vefat etmiş birisine tevessül edebiliriz.
2. Örnek, Bakara suresinin 89. ayetinde Bismillah, yesteftihune diye bir kelime geçer bu bir kulun daraldığı zaman yardım istemesi anlamına gelir. Yahudiler, Hazreti peygamberimiz daha dünyada yokken girdikleri savaşlarda gelecek ahir zaman peygamberin hürmetine diye dua ederlerdi. İşte bu ayet Yahudilerin bu halini anlatıyor. Diyor ki, siz bir zamanlar gelecek nebi hürmetene yardım istiyordunuz. Şimdi o nebi sizin ırkınızdan gelmediği için inkar ediyorsunuz diyor.
3. Örnek, Peygamberimizin geçmiş ümmetlerden anlattığı bir kıssa vardır. Mağarada mahsur kalan 3 gencin yaptıkları amellere tevessül ederek önlerine kapayan taşın açılması için dua etmelerini anlatan bir kıssa. O kıssada da görüyoruz ki ihlasla yaptığımız amelimizle dahi tevessül edebiliriz. Ya Rabbi, şu aldığım abdest çok hoşuma gitti. Bu abdestin hürmetine diye kendi amalimizle tevessül edebiliriz.
4.Örnek, İki gözü görmeyen bir sahabe efendimiz Peygamberimize gelerek Ya Rasulallah gözlerim görmediği için çok şey çekiyorum, dedi. Peygamberimiz de ona hemen git abdest al 2 rekat namaz kıl ve ardından şu duayı yap, buyurdu. O zat, Allah'ım sana rahmet, peygamberi Muhammed vasıtasıyla yöneliyor ve onun hürmetine istiyorum. Ey Muhammed ben senin vesilenle rabbime yöneliyor ve ihtiyacımı gidermesini istiyorum. Ey Allahım onu benim hakkımda şefaatçi kıl ve şefaat talebimi kabul et, diye duada bulundu. Hazreti Enes (ra.) rivayet ediyor ki, O zat diyor ikindi namazına 2 gözü açılmış halde geldi, diyor.
Öyleyse biz de kısaca Ey Allahım, Peygamberimi vesile ederek peygamberimle sana yöneliyorum, diye sürekli duada bulunmalıyız.
5.Örnek, Resulü ekrem medinede bulunduğu sırada Hazreti Ömer efendimiz Mekke'ye umreye gitmek için müsaade almaya Efendimizin yanına vardığında, Ya Ömer umrede bana dua et, dedi.
Cenabı hak Araf suresinde buyurur ki, Bismillah, ve huve yetevelles salihin. Allah teâlâ salihleri dost edinir, buyuruyor. İşte rabbimiz dost edineceği kişilerin kıriteri olarak salih olmamız gerektiğini açık ve net bildiriyor. Yani salihl Bu kapıyı hepimize açık bırakıyor.
6. Örneğimiz, Medine'de çok şiddetli bir kıtlık oldu. Medine halkı Ayşe annemizin evine geldiler. Bunun üzerine Hazreti Ayşe (ra.) annemiz dedi ki, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kabrine gidin. Onun üstünden semaya bir delik açın. Onunla sema arasında sema arasında bir engel bulunmasın dedi. Bunun üzerine öyle bir bol yağmur yağdı ki otlar yeşerdi. Develer yağdan çatlarcasına senizleşti. Bundan dolayı o yıla çatlama yılı denildi.
7.Örnek, Peygamberimiz vefat ettikten sonra bir yıl Medine'de yağmur yağmamıştı. Hazreti Ömer Efendimiz, peygamberimizin amcası Hazreti Abbası yağmur duasına götürdü. Orada onun ellerinden tutarak, Ya Rabbi biz peygamberin hayatta iken onunla tevessül eder senden öyle yağmur isterdik şimdi onun amcasıyla sana tevessül ediyoruz. Onun hürmetine yağmur yağdır, diye dua ettiler.
8.Örnek, Yemame savaşında başlarında Halid Bin Velid efendimizin bulunduğu İslam ordusu Ya Muhammeda, Ya Muhammeda yani Ey Muhammed bize yardım eyle diyerek savaştılar.
Şimdi ilk sohbetimizde anlattığımız gibi
1.Duamız; Rabbimiz nefislerimizi haramlara karşı helallerinle doyur.
2.Duamız; El hafiz olan yüce rabbimiz, biz müslümanların deprem musibeti, sınavımızı hitama erdir. Bölgemizde yıkıcı ve öldürücü zelzelelerin olmasına izin verme. (deprem olup biten zelzele de olacak olandır.)
3.Duamız; Allahümme iftah li ebvabe rahmetike, her gün bu duayı da yapacağız.
Her işimizin sonunda, hassaten fetih suresini okuduktan sonra, camiye giriş çıkışımızın sonunda salavatlarla birlikte bu duamızı yapacağız.
Ömer Efendimizin devlet başkanlığında bir deprem oldu. O zaman depremin olduğu yere kamçısını vurdu. Ve Allah'ın izniyle dur dedi. Deprem öyle bir durdu ki, o günden sonra Medine'de hiç deprem olmadı.
Fahreddin Razi Hazretleri bunu aktarırken biz de diyoruz ki; Ola ki Hazreti Ömer Efendimizin bu duasının müstecaplığı gibi aramızdan veya gelecekte bu sohbeti kayıtlardan dinleyeceklerden birinin duasının hürmetine bizim bölgemizdeki depremlerin durdurulabilmesi öyle bir kişinin hürmetine olabilir. Ondan dolayı buradan buradan cesaret alarak bugünkü dersimizi tamamlıyoruz.
El hafiz olan yüce rabbimiz. Biz Müslümanların deprem musibeti, sınavımızı hitaba erdir. Bölgemizde yıkıcı ve öldürücü zelzelelerin olmasına izin verme.
İnne Rabbi ala küllü şey’in hafiz, İnne Rabbi ala küllü şey’in hafiz, İnne Rabbi ala küllü şey’in hafiz. Ve rabbüke ala küllü şey’in hafiz, ve rabbüke ala küllü şey’in hafiz, ve rabbüke ala küllü şey’in hafiz. Velhamdülillahi rabbil alemin rıza el lilla tealel el Fatiha.
ELLERİNE SAĞLIK HASAN KARDEŞİMİZ! BU SOHBETİ... RAMAZAN-I ŞERÎF'İN, BEREKETİ İLE BİZLERİN RÛHUNA MERHEM EYLESİN RABBİMİZ! İNŞÂALLÂH...Mehmet TÜRKOĞLU-ELAZIĞ AZİZ MAHMUD HÜDAYİ DERNEĞİ HÂDİMİ-29.03.2023