top of page

KALPLERİMİZİN TERS ÇEVRİLİP SİLKELENMESİ



Kalplerimizin ters çevrilmesi ile ilgili kuranımızda 30 ayet var ama biz bugün konumuzu iki ayet etrafında işleyeceğiz.

Enam suresinin 110. ayetinde Euzubillah bismillah, … Ve nukallibu ef'idetehum ve ebsarehum, biz onların gönüllerini ve gözlerini çeviririz, buyuruyor.

Bu ayeti celilenin esbabı nuzulu;

Müşrikler peygamberimize gelip daha önceki peygamberlere verilen mucizeleri tek tek sayarak safa dağını altına çevirmeyi başarırsan Müslüman oluruz, dediler. Peygamberimiz de olur ki Müslüman olurlar düşüncesiyle ellerini kaldırıp dua etmeye başladığı esnada Cebrail (as.) hızlıca gelip peygamberimizin ellerini indirerek dua etmekten vazgeçirdi. Ve senin duanla rabbim safa dağını som altın yapar ancak bu müşrikler senin davetini geri çevirirlerse Mekke’de azaba uğramayacak kimse kalmaz. Sen sonradan Müslüman olacakların hatırına bu duadan vazgeç ki gazabı ilahiye’ye muhatap olmasınlar, buyurdu. Sonra bu ayeti celile indi.

Görülüyor ki müşrikler Müslüman olmak için bir beklentiye girerler. Bu beklentinin sebebi kibirli olmalarındandır. Onlar kendilerini üstün görürler sanki Müslüman olmalarında Cenabı hakkın ihtiyacı varmış gibi şart koşarlar.

         Kalp Onaylama Merkezidir

Cenabı hak Saf suresi 5. ayetinde Euzubillah bismillah, fe lemma zagu ezagallahu kulubehum, vallahu la yehdil kavmel fasikin. İşte onlar haktan savrulup sapınca Allahtan onların sapmasına izin verdi. Allah onlara hidayet bahşetmeyecektir, buyurur.

Bir kul kalbi bir taraftan çevrilmesine karar verdiği ve sapmaya irade ettiği zaman kişinin kararına göre cenabı hak o fiili yaratır. Allah bu fiili yaratmasa kalp dönemez.

Kişi bir şeyi yapmaya veya yapmamaya karar vereceği aşamada kalp sürekli etkilenir.

Bütün fiiller karar merkezi kalptir. Kararı kalp verir cenabı hak onu yaratır. İrade ettiğimiz bazı fiilleri de yaratmaz bunun hikmetin bilemeyiz.

İtaat edende isyan eden de kalptir. Kaderiye inancına göre insanların kalpleri kendi hükümleri altındadır. Ehlisünnet inancına göre kalbin tasarrufu rabbimizindir.

Bir bedeni otomobil olarak düşünürsek; Sevk ve idare eden direksiyon kalptir. Firen pedalı aklımızdır, gaz pedalı ise nefistir. Nefis her şeye sahip olmak için sürekli hız yapar. Yollarda hız yapma tutkusu da yine nefsin isteğidir.

Kalp ruhtan, akıldan ve nefisten etkilenir. Nefise de iblis ve şeytan etki yapar. Yaratılmış her cinde ve insanda iki nefsi vardır.

Nefisin birisi gazaplanan ve şehvete mağlup olan nefistir. Bu nefis Yusuf suresinin 53. ayetinde geçen ve emredici nefis olarak tabir edilen kafirlerin nefsidir. Müslümanlarda egemen değildir. Kişinin amelleri ve akaidi bozulmaya başladığında bu nefis ortaya çıkar. Bir müslümanın kalbi taşlaşır da dönmek içinde çaba göstermez ise bu nefis kişiye hakim olur. Ancak ölümle birlikte ölür.

İkinci nefis ise hakikat olan ve insanı insan yapan nefistir. Bu dört surede geçer. Fecir suresinin 28. Ayetinde euzubillah bismillah, İrcii ila rabbiki radıyeten mardıyyeh.  Rızasını kazanarak, razı olarak Rabb'ine dön buyrulur ki asıl vatan olan berzah alemine dön anlamına gelir. Kuranımızda geçen turceune, yerceune kelimeleri de rabbine geri dön anlamındadır.

Bedenimizde sürücü olan kalp nefisten ruhtan ve akıldan etkilenerek ileri- geri, sağa-sola manevra yapar. Böylece bazı düşüncelerimizden vazgeçeriz. İnsanın inatlığı ve ters tutumu kafir olarak kalmasına sebep olur.

30 ayet içerisinden seçtiğimiz İkinci ayeti celileye geçersek;

Tevbe suresinin 127. Ayetinde Euzubillah bismillah …sarafallahu kulubehum… Allah onların kalplerini ters çevirmiştir, buyuruyor.

Burada geçen sarf fiili kuranımızda 30 ayette geçer. Bir kelimeyi türetmek anlamına gelir. Sarraflık dediğimiz paranın parayla satılması işi de yine bu kelimeden türemiştir.

Sarf fiili bir şeyi ters çevirme döndürme ve içerisini silkeleme anlamlarına gelir. Kendi kültürümüzle örneklersek; Kullandığımız bir çuvalı kaldırırken ters çevirir silkeler içinde bir kırıntı kalmayınca da katlar yerine koyarız. Cenabı hak da kalpleri bir çuval gibi ters çevirip silkeleyerek kalbinde bir iman kırıntısı var mı? Diye bizim anlayacağımız şekilde teşbih ediyor. Cenabı hak bu kırıntının varlığını bilmesine rağmen ters çevirip ben dökmüyorum, aslında kendinde bir kırıntı yok demiş oluyor.

Münafıklar Hazreti peygamberimizden çekindikleri için mescitlere gelip namaz kılmış gibi davranıyorlardı. Bir sure nazil olduğunda münafıklar bir yandan inen sureden rahatsız oluyor bir yandan da kendilerinin açığa çıkmasından korkarak birbirlerine bakıp vücut diliyle inen sureyi, ayetleri hafife alıyorlardı. Ayetleri Tenkit, itibarsızlaştırma, tahfif (hafife alma), tahkir (hakaret etme) ve istihza (alay etme) ederlerdi. Müslümanlardan herhangi biri bir ayeti bu beş suçtan birisine düştüğünde kalpleri kapkara olur. Onlar gibi küfre girip dinden çıkar. Mesela kişi ben müslümanım ama şeriatçı değilim dese İslam dairesinden çıkar.

Müşrikler kuranı dinlemekten dolayı eziyet duyarlar. Mümin ise kuran okundukça kalbi suya kavuşan toprağın çıkardığı ses gibi ses çıkartır.

Hazreti Abdullah İbni Abbas (ra.) bu ayetle ilgili, Allah (cc) bu müşriklerin kalplerini rüştten, hayırdan ve hidayetten ters çevirmiştir, buyurur.

Kalpleri silkelenenler mümin gibi görünerek algı, dezenfarmasyon yaparak provakasyona ortam hazırlarlar.

Tevbe suresinin 109. ayetinde Euzubillah bismillah, şefa curufin harin, uçurumun kenarına kurmuş oldukları binaları kalplerinde bir şüphe bir kuşku içlerini parçalayıp tüketen nifak düğümü ve huzursuzluk olarak ölüm anına kadar kalacaktır, buyuruyor.

Tevbe suresinde 4 ayette mescidi dırar anlatılır. Hazreti Peygamberimiz Mekke’den göç edip Medine’ye 10 km kala kuba köyünde konaklamıştı. Orada kuba mescidi yapıldı. Cenebı hak bu mescide Tevbe suresinin 108. ayetinde takva mescidi, olarak ifade ediyor. O mescidi yapanlar için ise o mescidin içinde arınmayı seven Tahir kimseler vardır. Allah da Tahir olan arınan kimseleri sever, buyuruyor.

Hazreti peygamberimiz bu ayet inince kubaya tekrar geldi. Oraya geldiğinde mescit önünde toplanmış olan topluluğa seslendi. Yanlarında Hazreti Ömer de vardı Hazreti peygamberimiz onlara siz mümin misiniz? Diye sordu. Hazreti Ömer Efendimiz bu soru şekline şaşırarak olur ki orada oturanlar yanlış cevap verir düşüncesiyle hemen; Ya Rasulullah onlar da ben de müminim dedi. Oradakiler de evet dediler. İkinci olarak kader ve kazaya razı oldunuz değil mi? dedi. 3. Olarak belalara sabrediyor musunuz? Dedi. Ve son olarak nimetlere şükrediyor musunuz? Diye bir müslümanın her gün kendisine sorması gereken dört soruyu sordu. Peygamberimiz bu soruları sorduktan sonra Kabe’nin rabbine yemin ederim ki siz müminlersiniz dedi.

Mescidi Dırar ise kuba mescidinin 2 km yakınına biz de mescit yaptık demek ve ucuplarının gereği olarak münafıklar tarafından yapıldı. Mescidi dırarın yapımının dört anlamı vardır. 1-Müslümanlara zarar vermek. 2-Müslümanların arasını açmak. 3-Allaha isyan ettirmek. 4-Mescit kılıfı altında din aleyhine dönük faaliyetleri rahat yapabilmek.

 

Curuf, suyun toprağın alt kısmını oyarak açtığı ama üsten görünmeyen alanı ifade eder. Bu mescit de böyle zemini sağlam olmayan ve yıkılmaya mahkum bir yerdir. Amellerimiz de ihlaslı olmaz ise çürük ve curuf olur. Kuranımızda ve hadisi şeriflerde bizden istenilen ibadetin çokluğu değil ihlaslı olmasıdır.

Ayette geçen har ise davranışlarımızın sağlam, temeli olan ve örnek alınan davranışlar olması gerektiğini anlatılıyor. Dinde insana ahlak öğretilir. Ahlak üzerine vicdan oturur. İbadet ve taatler de bu güçlü temel üzerine oturur. İbadetler hasbi olmalı hesabi olmamalıdır. Bu Müslümanlar erdemli olarak tanımlanır erdemli ise çıkarı olmadan oluşan dostluklardır.

Mescidi dırarın ne niyetle yapıldığı cenabı Allah tarafından peygamberimize bildirilince peygamberimiz orayı yıktırdı ve yeri de çöplük olarak kullanılmaya başlandı. Tarif edilen curuf gerçekleşti.

Cenabı hak Hud suresinin 36. Ayetinde Euzubillah bismillah, len yu'mine min kavmike illa men kad amene fe la tebteis bi ma kanu yef'alun, senin kavminden iman edenlerden başkası inanmayacaklardır. Onların işlediklerine de üzülme, buyurur. Bu ayette Hazreti Nuh’a hitab ediyor. Çünkü Nuh (as.)  oğlu ve hanımı gemiye binmeyince üzülerek keşke oğlumda gemiye binseydi dedi. Rabbimiz bu ayetle sen onlara üzülme onların içindekiler hanımında evladın da iman etmeyecek. İman etmeyen kim olursa olsun senden değildir diye ikaz etti.

Bu ayet aynı zamanda Cenabı hakkın kimin iman edeceğini kimin ne tür şeyler yaşayacağını önceden bileceğine delildir.

Kalplerinin ters çevrilip silkelenmesine bu kişilerin kendileri la yefkahun, derler. Bunlar fıkıh istemez anlayışsız ve duyarsız kişilerdir.

Burada geçen fıkıh kelimesini açarsak; Cenabı hak Araf suresinin 179. Ayetinde euzubillah bismillah…minel cinni vel insi lehum kulubun la yefkahune… cinlerden ve insanların birçoğunun kalbi vardır ancak onun içindeki manevi kalpler idrak etmek istemezler, kıt akıllıdır buyurur. En cahil Müslüman dahi kafirin en akıllı olanından akıllıdır. Yetenek ayrı akıl ayrıdır. Bir öğrencinin derslerinde başarılı olması yeteneğindendir. Akıl ise olmuş olacak şeylere karşı ön görü yapıp nerde ne yapması gerektiğini tespit etmenin adıdır.

Ayette geçen Yefkahun kelimesini madde madde açıklayalım;

1-Kalp hem imanın hem inkarın manevi merkezidir.

2- Fıkhu’l kalp, kalbin anlayışını ve kalbin canlılığını anlatır.

3- Aklımızın mekanı beyindir. Ama görevini kalpte yapar. İlim sıfatının tecellisine muhatap olan akıl geçicidir. Müslümanlarda idrak sahibi dediğimiz akıl kalıcıdır.

4-Cehaket karanlıktır. Müslümanın kalbi nuranidir.

5-Akıl, yukarda açıkladığımız 2. Nefsin ve ruhun merkezidir. Kalpte 2. Nefsin idrak dediğimiz hem zihin hem vicdan hem sezgi hem hissin çalışması zihin açıklığı anlamına gelir. İdrak merkezinin dördünün de çalışmasıdır. Kuran da aklı selim olarak geçer.

6-Hac suresinin 46. Ayetinde cenabı hak euzubillah bismillah ve lakin ta'mal kulubulleti fis sudur, sadırlarınızda kalbin basireti perdelenmiş, kapanmıştır, buyurur.

Yine kaf suresinin 37. Ayetinde akleden kalp buyurur ki körleşmiş kalpte akıldan nasip yoktur. Anlık olarak sürekli nefsini düşünür. Asıl kör kalbi kibirden, cehaletten ve inattan ön yargı perdeleri ile örtünmüş olup gerçeği göremeyendir. Kalp aklın arşıdır.

7-Akıl kalpten neşet eder.

Bismillah, Allâhümme musarrife’l-kulûb! Sarrif kulûbenâ alâ tâatike,  Allâhümme musarrife’l-kulûb! Sarrif kulûbenâ alâ tâatike. Ey kalpleri evirip çeviren rabbim kalplerimizi taatine çevir. Amin, Amin, Amin… el Fatiha.

6 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page