Mevla Nedir?
Mevla’nın 16 değişik anlamı vardır. Bunlardan bir tanesi de sahip ve hami demektir. Koruyan himaye eden anlamına gelir. Kuranımızda 13 yerde mevlakum olarak geçer.
Hazreti peygamberimiz şöyle buyururlar. Sizin Mevlanız Allah azze ve celledir. Yani sahibiniz koruyucunuz yardımcınız Allah azze ve celledir. Kuzey Afrika, Hindistan ve Afganistan taraflarında dost ve efendi anlamında kullanılır. Bu 3 bölgede alim ve salih kimselere Mevlana lakabını verirler. Bundan dolayı Afganistan kökenli olarak cenabı hakkın hicret emriyle ülkemize gelip bütün dünya Müslümanlarını ihya eden Hazreti Celaleddini Rumi Hazretlerine Mevlana Celalettin Rumi deriz.
Ahzap suresinde Fe ihvanikum, fiddini ve mevalikum… Onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır, buyuruyor. Hazreti peygamberimiz ise Men kuntu mevla hu Fe inne mevla hu aliyyul ente veliyye fi kulle mu’minin. Ben kimin mevlası isem Ali de onun mevlasıdır, buyuruyor. Yani Hazreti Ali efendimiz hepimizin sahibidir, hamisidir, dostudur. Benden sonra kıyamete kadar gelecek her müminin velisi sensin diye takdim etmişlerdir.
Geçen dersimsizde kuranımızın 4 yerinde Hazreti peygamberimizin bu ümmetin sahibi olduğunu anlatmıştık. Bunun birinci kaynağı Mevla idi. İkinci kaynağı ise yine mevlanın eş anlamlısı olan kuranımızda hasbi olarak geçen ve vekil anlamına gelen kavramdır. Bunu da açıklarsak, Bismillah Fe kul hasbiyallahü geçer ki o rabbiniz ne güzel vekildir anlamına gelir. Rabbimiz gönüllü olarak ve karşılık beklemeden, bizim hiç haberimiz olmadan her müminin vekilidir. Hasbi kavramı kalpleri etkilesin diye ehli zikir arasında metin oluşturulmuş. Bunu teberrüken okuyalım,
Hasbi Rabbi Cellallah mafi kalbi ğayrullah yuhyi, kalbi zikrullah sırru kalbi zikrullah nur Muhammed sallallah.
Nur Ahmet sallallah la ilaha illallah. Yani yüce Allah bana yeter kalbim de Allah'tan başkasına yer yoktur. Allah'ın zikri kalbimi diriltti.
Allah'ın zikri kalbimi sırlarla doldurdu. Nur olan Muhammed Mustafa ya salatu selam olsun nur olan Ahmet'e salatu selam olsun. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur anlamına gelmektedir.
Bir kişinin mürşidinin olup ya da olmaması Ne anlama gelir?
Kehf suresinde murşida olarak geçen bir kelime vardır. Kur'anı kerim'de mürşid kelimesi tek burda geçer. İrşat edecek, yol gösterecek bir dost, bir veli anlamına gelir. Bu anlamı biraz daha açtığımızda yine kuranı kerimde geçen rüşt kelimesiyle aynı kökten türediğini görürüz. Rüşt ise kemale ermiş kişi anlamına gelir. Diğer bir anlamı akıllı olgun kişi anlamına gelir. Diğer bir anlamı da irşad eden doğru yol gösteren ve gafletten uyandıran kişi anlamına gelir. Hepsi aynı mürşida kelimesini ifade eder.
Hazreti peygamberimize yüklenen sorumluluktan Mürşid de sorumludur. Ve başkaca da olağanüstü bir konumu yoktur. Öyleyse peygamberimize ümmetini talim etmek, eğitmek ve terbiye etmek için mürşidliğini yaparken Cenabı hak peygamberimize hangi sorumlulukları yüklemiş kuran'ımızdan bir dinleyelim.
Kehf suresinde Bismillah, Velâ tağdu ayneke anhum. Gözlerini onların üzerinden ayırma. Hemen yine Kehf suresinde fela tusahibni Artık bana musahip olma. Bu ikinci ayet Musa aleyhisselam ile Hızır aleyhisselam'ın yolculuğu sırasında Musa aleyhisselamın üçüncü itirazından sonra tahakkuk etmişti. Musa (as.) biraz fazla soru sorup fazla kurcalama yapmış olmasından naşi Hızır aleyhisselama özür niteliğinde artık bana bundan sonra sahiplik yapma demişti. Yani sana karşı mahcubum, seni yordum beraberliğimiz yeter olsun anlamında kullanmıştı. Şimdi bu 2 ayeti birleştirdiğimiz zaman Gözünü üzerinden ayırma diye peygamberimize emredilirken mürşidin maiyetindeki kişileri sahiplenmesi gerektiğini anlıyoruz. Bu ayetlere göre mürşidin birinci sorumluluğu budur.
İkinci olarak ise Nur suresi, Mümtehine suresi ve Ali İmran suresinde geçen Bismillah, Onlar için Allah'tan mağfiret dile, istiğfar et, emri gereği onlara istiğfar etmesi gerekiyor.
Tesbihata başlarken kimlere bağışlanacağını, o bağışlamayı yapmadan tesbihata başlandığında Cenabı hakk'ın gazabını celp ettiğini geçen haftaki dersimizde anlatmıştık. İşte bu ayeti celilede de Cenabı hak Peygamberimize onlar için istiğfar etmesini emrediyor.
Bu ayetten şu manada çıkar ki; Hayırlı, salih ve duasının kabulü umulan kimselerden dua istenebilir. Onlar bu duaya benim ne haddime mi demeden icabette bulunması meşrudur. Bu akaidi bir hükümdür. Yani başım üstüne yerine getireceğim, unutmayacağım diye o sorumluluğu alıp ve yerine getirmelidir. İşte bu ayetin derinliğinde Resulullah'a emredilen ve mürşidin de birinci görevi sahiplenmesi, ikincisi her istiğfarına başlarken o sahiplendiklerine niyet ederek başlaması, üçüncüsü ise Onlara dua etmesidir. Peygamberimizin duası ve salih, ihlaslı insanların duası sukunettir. Yani onların kalplerini yatıştırır, ferahlandırır.
Peygamberimize yüklenen bu üç sorumluluk mürşide de yüklenmiştir. Bundan öte her kişi kendi nefsiyle mücadele etmesi gerekir. Çünkü insanın insana bir peygamberinin dahi ümmetine yapabileceği bu bu üç görev dışında bir şey yoktur. Kul kula bunun ötesinde başka hiçbir şey yapamaz.
Müceddidi Elfi Sâni İmamı Rabbani Hazretleri Yani ikinci hicri bin yılının müceddidi, Ahmedi Faruki Mektubat adlı meşhur eserinden kelime kelime kendi dilinden okuyorum; (Her müslüman'ın bir mürşide ihtiyacı var mıdır, Bu sorumluluk nedir? Sorusuna cevaben) Sofiye yoluna girmekten maksat 1- Şer’an itikad edilmesi gereken hallerin hak olduğuna yakini artırmaktır ki bu yakin imanın hakikatıdır. Yani bir insan imanın hakikatine dair bilgilerini arttırmak için bir mürşidin denetiminde eğitim verilen yere de girebilir veya bunu başka yerlerden de artırabilir ise zaten sofiye yolunun içindedir. Böyle bir ihtiyacı karşıladığı zaman sofiye yolunda bulunmak zorunluluğu da kalaz diyor. 2- Kuranımızdaki şer'i emirlerin edası hususunda kolaylık elde etmektir.
Eğer kişi bu 2 unsuru gerek birebir kendisi gerek birkaç arkadaşıyla gerekse belli bir grup çalışma dostuyla başarabiliyorsa zaten onlarda kendine has bir sofiye yolu oluşturmuştur diyor.
Bunun dışında bir iş için değildir. Sofiya yolunu koskoca müceddidi böyle tarif ederken Tarikat mensubu bazı kişilerin falan kişiye tabi olun ki imanınızı kurtarın dediğini duyuyoruz. Böyle cahillik olur mu? Kimin imanlı, kimin imansız öldüğüne Peygamberimiz dahi vakıf değil iken bu cümleyi ne cüretle söyleyebiliyorsun. Hazreti peygamberimiz Allah cahil insanı ne veli eder, ne dost eder buyuruyor. Onun için cahil olmayacağız.
Mürşid (Yol Gösteren) ve Mürebbinin (Terbiye Eden) Sıfatları
Peygamberimiz (sav.)Bir hadisi kudside Allah'ın velileri, eftal olanlarınız görüldükleri zaman Allah'ı zikretmeye sebep olanlardır. Konuşması ilminizi artıran ameli de sizi ahirete yönelik amellere sevk eden kişilerdir. Ben anıldığım zaman hatırlanan onlar anıldığı zaman da benim hatırlandığım kişilerdir, buyuruyor.
Hemen diğer bir hadisi kutside ise; Allahu teala buyurdu ki kullarımdan veli olanlar ve mahlukatımdan sevdiklerim, Ben zikredildiğim ve anıldığım zaman zikrolunan ve hatırlanan, onlar zikredildiği ve anıldığı zaman da benim zikrolunduğum ve hatırlandığım kişilerdir.
Bu iki hadisi kutsiyi kalıcı bir örnekle örneklendirecek olursak. Davulların üst kısmına çomağı vurduğunuzda rezonans etkisiyle alt kısım da titreşimle ses çıkarır. Aynen bu etki gibi bir veliyi, güzel bir insanı anlattığımızda bu rezonans etkisiyle cenabı hak hatırlanıyor veya Cenabı hak zikrolunduğunda bu kullar hatırlanıyor. İşte bu 2 hadisi şerif bize bunu anlatıyor.
Biz Kimiz?
1-Biz müstakiliz ve bağımsızız.
2-Hiçbir oluşum ile direkt ya da dolaylı bir irtibatımız yoktur.
3-Biz mekarimul ahlak (güzel ahlak) mektebiyiz.
4-Uzak veya yakından bu tedrisata kulak verenler, bu mektebin tirmizleridir (öğrencileridir).
5-Tarikatı Muhammediye yolunun salikleriyiz? Yani Habibullah efendimizin gece tesbihatını tatbik edenleriz.
6-Bizler Ehli sünnet vel cemaat akaidi ve itikadı caddesinde yürütmekteyiz.
7-Hedefimiz, güçlü inanca sahip ve güçlü karakterli kişilikleri inşaa etmek olup içimizdeki inancı güçlendirmek ve karakterimizi güçlü hale getirmektir.
8-Adım adım hepimiz yeniden başlayarak mekarimul ahlakımızı idame ve ikame etmeye çalışacağız. Yani o ahlakımızdaki pörsümüş yerleri koparıp oraları tekrar idame ettireceğiz, yenileyeceğiz, ikame edeceğiz, sağlamlaştıracağız.
9-İlim ile amel ile ihlaslı olarak onu amele döndürerek hayatımızı bu üçlü trend üzerinde yürüteceğiz.
10-İbadetlerimiz ve kur'anımızdan bugüne kadar ne tür ibadet yapıyorsak aynen devam edecek. Bu ibadetimizden de kur'anımızdan da hiçbir şeyimizi geri bırakmayacağız.
11-Şu ana dek yaptığımız tesbihatlarımızı Rabbimiz kabul ve makbul eylesin.
12- Bu günden itibaren mekarimul ahlak mektebine kulak veren dünyanın her bir köşesindeki her bir mümin kardeşlerimizle birlikte önceki tesbihatımızı sona erdirerek yeni tesbihatımıza inşallah başlamış olacağız. (14.05.2023)
13-25 yaş ve üzerindeki kadın ve erkek isteyen herkesle ve hep birlikte şu ana dek yaptığımız tesbihatları noktalayıp yeni tesbihatımıza başlıyoruz.
14-Çünkü 2 farklı tebihat ile başarının husulünde zafiyet oluşturur. İkisini de yapmak yanlış değildir ama başarı olmaz. Bu binlerce kez denenmiştir.
15-Tesbihatımızın adedi ve uygulama yöntemleri Habibullah Efendimizin tavsiyeleri doğrultusunda olacaktır. Onun için 3 aydır çok büyük emek verdik.
Abdullah İbni Ömer, anlatıyor; Resulullah sallallahu aleyhi vesellemin yanında otururken tek bir mecliste yani hiç ayağa kalkmadan başka bir işe veya başka bir amele girmeden 100 defa istiğfar ettikten sonra Le yuganu, Benim kalbim de perdelenir Allah'ım beni bağışla, merhamet et ve tövbemi kabul et. Sen tövbeleri kabul eden ve merhametli olan bağışlayıcısın diye dua etti, buyuruyor.
Bir diğer hadis şerifte de peygambrimiz; Hangi güne başladıysam o gün mutlaka 100 defa yüce Allah'a istiğfar ederim, buyuruyor. Günahlarından arındığı halde bize örnek olmak için böyle istiğfar ediyor.
Hazreti Ebu Hureyre (ra.) Bize aktardı ki, Resulullah sallallahu aleyhi vesselam Vallahi ben günde 100 defa Estağfurullah ve etübü ileyh, diyerek tövbe istiğfar yaparım, buyurdular. Öyleyse bizim ilk tesbihatımız budur. Bunu aleni olarak her müslümanın yapmak zorundadır.
Yine Abdullah İbni Ömer radiyallahu anh’dan dinliyoruz; Allahummağfir-li ve tub aleyna inneke ente’t-tevvebü’r-rahimin. Ey rabbim bana mağfiret eyle ve tövbemi kabul buyur çünkü tevvab sensin rahim sensin istiğfarını tek bir oturumda 100 defa tekrarladığını parmaklarımı sayarak tespit ettim, buyuruyor.
Üçüncü tesbihatımız ise 10 ana kaynakta geçiyor ki seyyidül istiğfar duası olarak bildiğimiz duadır. Ali İmran suresinde; Bismillah, Nefislerine zulmettikleri zaman yani günah işledikleri zaman Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarının bağışlanmasını isteyenler… buyrulur ki
Hazreti peygamberimizde bu ayeti celileyi tefsir sadedinde Allahumma ente Rabbi la ilahe illa ente halakteni ve ene abduke ve ene ala ahdike ve va’dike mes’tetatü euzubike min şerri mâ sanatü ebu’ü leke bi-niğmetike aleyye ve ebu’ü bizenbi fağirli feinnehu la yağfiruz-zunube illa ente. Her kim geceleyin buna inanarak söyler ve o gece ölürse cennet ehlindendir, buyurdular.
Bu duayı da 3 defa okuyacağız. Çünkü Hazreti peygamberimiz dua ederken hayatında hiç bir duayı bir kere söylememiştir. Hep 3 kere söylemiştir. Her ne tür zikir yaptıysa 3 kere yapmıştır.
Yani üçten aşağısı yoktur. Bundan böyle bütün dualarımızı da 3 kere tekrar edeceğiz. Bu sünnettir, gelecek dersimizde bunun hadisi şerifiyle ifade edeceğim.
Şimdi kısaca toparlarsak 3 tane tesbihat oldu.
1-100 kere Estağfurullah ve etübü ileyh,
2-100 kere Allahummağfir-li ve tub aleyna inneke ente’t-tevvebü’r-rahim,
3-3 kere (seyyidül istiğfar duası) Allahumma ente Rabbi la ilahe illa ente halakteni ve ene abduke ve ene ala ahdike ve va’dike mes’tetatü euzubike min şerri mâ sanatü ebu’ü leke bi-niğmetike aleyye ve ebu’ü bizenbi fağirli feinnehu la yağfiruz-zunube illa ente, okunacaktır.
Tövbe ve istiğfar farklıdır. Tövbe işlediğimiz günahlardan dolayı yapılır ve herkesin şahsına mahsustur. İstiğfar mekruhatlarımız, gafilliklerimiz, malayaniliklerimiz, kusurlarımız, hatalarımız kalbi sürekli paslandırmaya çalışıyor. O paslanma olunca da mühürlenme oluyor. İşte o mühürleme olmasın diye her gün bu 3 istiğfara inşaallah şimdi başlıyoruz.
Bismillah, Ente mevlana fensurna alel kavmil kafirin. (3 defa) Rabbeneftah beynana ve beyne kavmine bil hak ve ente hayrul-fatihin. (3 defa), Allahumme ya mukallibe’l kulüb! sebbit kalbi ala dinike (3 defa), Allahumme ya musarrife’l- kulüb! İsrif kulübena sebbit kalbi ala taatike (3 defa).El fetiha…
Comments