Bugünkü dersimizde kuranımızın nüzul sırsına göre 16. ayeti olan Zariyat suresinin 2. Ayetinin izahı ve açıklamasıyla devam edeceğiz.
BULUTLAR
Cenabı hak zariyat suresinin 2. ayetinde euzubillah bismillah Fel hamilati vıkran, ve yüklü bulutlara kasem olsun…buyurmaktadır.
Ayetin başındaki f, ve veya sonra anlamlarına gelir. Hamilati ise yüklü bulutlar anlamına gelir. Rabbimiz birinci ayette rüzgarları tanıtmıştı. İkinci ayette ise yüklü bulutları anlatmaktadır. Böylece imanımızı detaylı bir şekilde takviye etmektedir. Hamilati kelimesi ayrıca içerisindeki su buharını taşımakla görevli olan bulutlar anlamına gelir.
Vıkran ise ağır yük anlamına gelir. Yani Cenabı hak bulutlardaki yükün ağırlığını telaffuz ediyor. Ayrıca Vıkran saygın olan anlamına da gelir. Bulutlara saygı duymamız gerektiğini, onun bir nimet olarak bize lütuf olduğunu bildiriyor.
Hazreti Ömer Efendimiz'e Hamilati’nin ne anlama geldiği sorulunca cevaben; Hamilat bulut'un adıdır. Resulullah’tan işitmeseydim asla söylemezdim, buyurdular.
Cenabı hak kuranımızın bir çok yerinde yük taşıyan bulutlar için haml, hamil gibi kelimeler kullanır. Rad suresinin 17. ayetinde Euzubillah bismillah …bi kaderiha fahtemeles seylu zebeden … Gökten bulutlar vasıtasıyla su indirdi. Vadiler kendi kaderlerine göre sel oldu. Ardından da sel üste çıkan köpüğü taşır hale geldi, buyurmaktadır.
Ayette geçen kaderiha yeryüzüne inen suların size tayin ettiğimiz miktarda hiçbir damlası dahi boşa gitmeyecek şekilde daha kainat yokken nereye ne kadar verileceği planlanmış olduğunu gösteriyor. Dua ederseniz, şükrederseniz artabilir, yoksa size ayrılan su miktarı bellidir, buyuruyor.
Ayette geçen zebeden kelimesi ise köpük anlamına gelir. Bu köpüğün neden oluştuğunu daha bilim bunu tam anlamda çözmüş değildir. O köpüğü üste çıkmasını suyun içindeki haml sebep olmaktadır.
Tebbet suresinin 4. ayetinde euzubillah bismillah …hammaletel hatab buyrulur ki hammaleten hamal anlamına gelir. Hamal, Cenabı hakkın Ebu Leheb’in karısına koyduğu bir sıfattır. Çünkü bu kadın Peygamberimizin ayağına batması için onun geçeceği yerlere diken serpiştirmek için sırtında odun taşırdı.
Kuranımızda haml kökünden türeyen, Yaklaşık 64 tane ayet vardır. Kültürümüzde bu kökten türeyen birçok kelime kullanmaktayız. Mesela yük taşıyan kişiye hamal deriz. Birine çek yazıldığında hamiline yazılır. Hamile kelimesini kullanırız. Yaptığımız fiziksel bir harekete hamle deriz. Gemilerin taşıdığı yüke hamule denir. Devlet demir yolları vasıtasıyla bir şeyi nakletmek için tutulan belgeye hamule senedi denir. Ayrıca sık kullandığımız ihtimal, muhtemel ve tahammül kelimeler de buradan türemiştir.
Dinimizde Hamele-i Kur'an buyrulan bir sıfat vardır. Kuran hamillerine ikram edin, anlamına gelir. Peygamber Efendimiz (sav) Bir hadisi şeriflerinde bununla ilgili olarak; Hafızlara ikram eden Allah'a ikram etmiş olur. Dikkat edin, Kur'an hamillerinin haklarını çiğnemeyin. Çünkü onlar Allah katında öyle bir mevki işgal ederler ki! Buyurmuştur.
Çok şükür ülkemizde binlerce hafızamız vardır. Ama her hafız bu guruba girmez. Hafızın hamele-i kuran sınıfına girebilmesi için dinimizin hükümlerini uygulaması ve öyle yaşaması gerekmektedir. Kuranımızı ezberlemiş ama hükümlerini çok çok az uyguluyor veya uygulamıyorsa bu hadisi şerifteki ikramdan nasiplenemez. Kuran hamili olan kimseler bu söylenen sıfatlara haiz iseler rabbimizin bu nimetiyle nasiplenmişlerdir.
Cenabı hak Bakara suresinin 174. Ayetinde euzubillah bismillah ve tasrifir riyahı ves sehabil musahhari beynes semai vel ardı le ayatin li kavmin ya'kılun. Gök ile yer arasında olan musahhar bulutta şüphesiz akıllı olan bir ümmet için Allah'ın birliğine ayetler vardır, buyurmaktadır.
Araf suresinin 57. Ayetinde de Bismillah hatta iza ekallet sehaben sikale suknahu li beledin meyyitin Bu ağır bulutları hafif bir şey gibi kaldırıp yüklendiklerinde ölmüş bir beldeye sevk etmişiz, orayı ihya edip canlandırmışız, buyuruyor.
Demek ki ağır bulut kütlelerini yüklenip kaldırma işini hava akımının sayesinde oluyor. Cenabı hak 1415 yıl önce hava akımından yararlanıp bulutları kaldırdığını öğretiyor. Hazerfen Ahmet Çelebi gibi kendisine kanat takıp Galata kulesinden uçarken bu ayetten işaret almıştır. Bu ayetlerin derinliğine vakıf olduklarından dolayı ilk deneyimleri de müslümanlar yapmıştır. Ama Osmanlı'nın zayıfladıktan sonra batılı bilim adamları açılan çığırı geliştirerek kendilerine mal etmişlerdir. Fiziki kurala göre Rabbimizin sünnetullahı işler ama nereye ne kadar gideceği rabbimizin emriyle melekler tarafından taksim edilir.
Rad suresinin 12. Ayetinde euzubillah bismillah …ve yunşius sehabes sikal, ve o ağırlıkla bulutları inşa eder, buyurmaktadır.
Cenabı hak o ağırlığı üst üste ve iç içe girerek problemsizce ulaşacağı yere kadar ulaştırır. 510.000.000 km kare dünyanın her noktasına düşecek ve bulutların taşıdığı bu suyu insanlar kendi gücüyle taşısa bunu asla başaramazdı. O zaman yeryüzünün bir tarafı sellerle olumsuz etkilenecek diğer tarafı ise kuraklıkla kavrulacaktı.
Yeryüzünde 10 çeşit bulut vardır. Bunlardan en büyük bulut'un adı kümülüs bulutudur. 1 km boyunda bi kümülüs bulutu 5 000 ton su taşır. İç içe girmiş devasa bulutlarda 300- 400.000 ton su bulunur ki yeryüzünde bu yük taşıyabilecek bir teknolojik alet yoktur.
Cenabı hak Nur suresinin 43. Ayetinde euzubillah bismillah E lem tera ennallahe yuzci sehaben summe yuellifu beynehu summe yec'aluhu rukamen fe teral vedka yahrucu min hılalih… Görmedin mi? Allah şüphesiz ki bir bulutu nasıl sürüklüyor? Sonra arasını birleştirip onu bir yığın haline getiriyor da arasından yağmurun çıktığını görüyorsun, buyuruyor.
Bulutlar iç içe girip birbirini sıkıştırarak yıkanmış bir çamaşırın sıkıldığında çıkan suyu gibi yağmurlar dökülmektedir. Okyanuslar, denizler, göller, akarsular güneşin ısısıyla buharlaşır. Buharlaşan su yükselir yükseldikçe her 100 metrede bir santigrat derece düşer. Soğuma sonunda neme dönüşür yoğunlaşma olur. Bu yoğunlaşmaya bulut denir. Bulutlar taşıdıkları bu ağır yükü Rabbimizin emriyle dolu, kar, yağmur olarak bırakır. Yere yağış olarak düşen bu sulardan da yerdeki canlılar faydalanır.
Her su içtiğimizde şükür etmemiz gerekir. Bir Müslüman her içtiği sudan sonra yapması gereken duasını yapmayan nankördür.
Rabbimiz Neml suresinin 88. Ayetinde euzubillah bismillah Ve terel cibale tahsebuha camideten ve hiye temurru…Sen dağlara bakar da onları donuk ve durgun görürsün. Oysaki o dağlar bulutların dolaştığı gibi dolaşmaktadır, Rabbimiz dağları bulutlarla mukayese yaparak buyuruyor ki dağlar da onlar gibi hareket eder, buyuruyor. Buradan da 1415 yıl öncede görüyoruz.
Cenabı hak Rum suresinin 48. Ayetinde euzubillah bismillah Allahullezi yursilur riyaha fe tusiru sehaben fe yebsutuhu… Allah rüzgarlarla bulutu savurur, buyuruyor. Allah o bulutu gökte dilediği gibi yayıp saçar. Sonra taksimatlara ayrılır. Kim nereye gidecekse parça parça eder. Nihayet sen onun arasından yağmurun çıktığını görürsün. Sonra onlar müjde almış gibi sevinirler, buyuruyor.
Bilinçli müslüman her gün bu müjdeyi alabilmek için; Ya Rabbi ülkemize hayırlı ve bol yağmur ihsan eyle. Her türlü olumsuzluktan muhafaza eyle, diye dua etmesi gerekiyor. Bu duayı yapmayan o nimetin önemini bilmiyor. O nimetin müslüman kardeşlerimize verilmesini istemiyor demektir. Bu cahillik ve ahmaklıktır.
Hazreti Eba Hureyra (ra)'nın naklettiği bir hadisi şerifi dinleyelim. Sahra'da yolculuk yapmakta olan adamın biri yolculuk esnasında bulut içinden falancanın bahçesinin sula diye bir ses duydu. Bunun üzerine o bulut taşlık bir yere saptı ve oraya suyunu boşalttı. Adam o suyu takip etti. Bir de baktı ki adamın biri elindeki kürekle suyu oraya buraya çevirip bahçeyi sulamakta olduğunu gördü. Adama ey Allah'ın kulu adın nedir? Diye sordu. Adam yolcunun daha önce buluttan duyduğu ismi söyledi ve ey Allah'ın kulu adımı için soruyorsun dedi. Ben şu suyu yağdıran buluttan senin adını duymuştum onun için soruyorum, dedi. Yolcu tekrar sordu; Sen ne yapıyorsun ki Cenabı hakkın bu özel lutfuna mazhar oluyorsun dedi. Bahçe sahibi de; Ben bu bahçenin ürünün üçte birini sadaka olarak dağıtırım. Üçte birini çoluk çocuğuma, geri kalan üçte birini de tohumluk olarak bir sonraki yıla ayırırım, dedi.
Cenabı hak fatır suresinin 9. ayetinde euzubillah bismillah Vallahullezi, erseler riyaha fe tusiru sehaben fe suknahu ila beledin meyyitin fe ahyeyna bihil arda ba'de mevtiha, kezaliken nuşur. Rüzgarla bir bulutu kaldırıp ölü bir beldeye sevk ettik de ölümünden sonra toprağa onunla hayat verdik, buyurmaktadır. Bulutlar o toprağa yağmur bırakıp ihya ettiği zaman yani canlandırdığı zaman mükemmel bir koku oluşur. İşte bu koku dirilmenin alametidir.
Cenabı hak tur suresinin 44. Ayetinde bismillah sehabun merkum yani üst üste yığılmış bulutlar tabirini kullanır. Bulutlar bazen sıfır metreye kadar üzerimize inerken bazen de özellikle ekvatorasl bölgede 18 kilometreye kadar yükselir.
Cenabı hak Ahkaf suresi 24. Ayette euzubillah bismillah Fe lemma reevhu aridan mustakbile evdiyetihim kalu haza aridun mumtıruna bel huve mesta'celtum bih, rihun fiha azabun elim, Onu vadilerine doğru gelen bir bulut halinde gördüler. Ufukta beliren bulut bize yağmur yağdıracak diyerek sevindiler. Ama, hayır, sizi acele ettiğiniz yağmur bir rüzgar ki onda acıklı bir azap vardır, buyuruyor. Demek ki bazı bulutlarda kesif bir karanlık, yoğunluk oluşur. Dışarıdan güneş ışığını alamayak derecede karanlık bir hale gelir. O zaman rabbimize sığınmalıyız. Çünkü bu kudreti ilahinin özel ıslak kudretidir. Ateş, rüzgar ve su her tarafı silip süpüren kudreti ilahidir.
Yapay Yağmur
Yapay yağmur için sunni yağış, yağmur bombası, bulutları tohumlama ismi de kullanılır. 1940'lı yıllarda gümüş iyodür kullanılarak yapılmaya başlandı. 1960 yılında ABD tarafından daha da geliştirildi. Bu sistem günümüzde 24 ülkede uygulanmaktadır. Ülkemizde ise ilk defa 1990 yılında İSKİ tarafından tohumlama yapılarak kullanıldı. Değişik zamanlarda İzmir ve Ankara'da da uygulandı. Ancak her zaman istenilen sonucu vermez. Yağmur beklerken doluya dönüşebilir, hiç yağmayabilir veya bulutlar bir başka yere gidebilir.
Dubai'de yapılan bir tohumlama sonucunda görülmemiş bir yağmur yağdı ki sel neredeyse her şeyi sildi süpürdü. Demek ki Cenabı hak bilimsel yönteme müsade etse de taksimatına veya miktarına insanoğlunun gücü yetmediği için olumlu sonuçtan daha çok olumsuz sonuçlar verebiliyor.
Kısaca;
1- Bulutlar 300.000 tonluk yağmuru uzay boşluğunda mucize bir şekilde verilen emrin dışında yeretek damla düşürmeden taşır.
2. Bulutlar yağmurları emredilen yere götürürler. İnsanoğlu ne tür teknolojiyle müdahale ederse etsin Cenabı hakkın emri dışında hiçbir damla alması mümkün değildir.
3. Bulut yağmurun eleğidir. Eğer bulutlarda bu elek özelliği olmasa öyle bir yağmur yağar ki, sel sularıher şeyi siler süpürür. 1 km yukarıdan bir damla su dökülse de vücudumuza denk gelse kurşun olur. Ama bu elek sayesinde yağmur damlaları düştüğü yere zarar vermez.
4. Bulut rızıkların esbabıdır. Toprağı mayalar. O mayanın etkisi ile toprakdaki güzel koku oluşur. Toprağın üzerindeki bitkiler, insanlar, cinliler ve hayvanat o rızıktan yararlanır.
5. Özellikle ekvatoral bölgelerde 45-50 derece sıcaklığın olduğu günlerde gölgelenecek bir ağacın olmadığı yerde bir bulut çıkar ki koca bir şehir gölgelenir. Bunu bizler de zaman zaman yaşarız. Sıcağı altında çalışanları rahatlatır.
Rabbimiz bütün duyduklarımızla kudretullah ve sünnetullah ile sunduğu nimetleri en güzel şekilde idrak edip şuuruna varmayı nasip eylediği kullarından eylesin…
El Fatiha.
Comments